Ülkemizde ve dünyada yaşanan salgın koşulları yaklaşık bir senedir uzaktan eğitimi zorunlu kılmıştır. Yaşanan bu süreç gerek öğrencilerin gerekse de eğitimcilerin insan ilişkilerini ve dolayısıyla mekânı yeniden sorguladığı, değerlendirdiği bir durumu da beraberinde getirmiştir. Eskiden belki de değerini bilmediğimiz ve hayatın içinde sıradan gelen birçok hususun, çok değerli olduğunun daha da farkındayız. Üniversitemizin Davutpaşa Kampüsü’ne farklı bir perspektiften bakmak ve potansiyel temas/iletişim mekanlarını yeniden yorumlamak, belki de bu sıkıntılı sürecin bize hatırlattığı en önemli kazanım.
Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü, 1.250.000 m2’lik bir alan içerisinde, 400. 000 m2 kapalı alanı barındıran, yaklaşık 27.000 öğrenci ve 2000 akademisyen/personeli ile büyük bir eğitim ve yaşam alanıdır. Kampüsün kentsel ulaşım ağları ile ilişkisini kuran A Girişi; kampüsün ana ve en sık kullanılan girişi olarak, bu kadar büyük bir kampüs ve yaşamın alanı olmak için fiziksel olarak çok küçük ve yetersiz kalmaktadır. Özellikle sabah ve akşam zirve saatlerde yaya ve araç kesişimlerinin yanı sıra, kent içi trafiğe eklemlenme noktasına da taşan içerikte, yoğunluk sorunları yaşanmaktadır. Bu nedenle, kampüsün A Girişi ve çevresinin; sadece geçilen, içinde yaşanmayan, bir odak/toplanma-dağılma ve buluşma noktası olma özelliği taşımayan bir karakter gösterdiği ve sonuç olarak kullanıcı dostu bir alan olmadığını söylemek çok yanlış olmaz.
Bununla beraber kampüs içi yaşam düşünüldüğünde, büyük bir alana yayılmış fakülte yapılarından oluşan ve ortak/sosyal mekân oluşturmakta güçlük çeken bir ortam söz konusudur. Dört yıl farklı fakültelerde okuduğunuz bir öğrenciyi, bu süreç zarfından görme olasılığınız çok düşüktür; tanışma, konuşma, çalışma ve ortak üretimde bulunma olasılığınız ise neredeyse imkânsızdır. Bunun için ancak öğrenci kulüpleri, kütüphane, spor alanları, yemekhane gibi bazı ortak noktalardan söz etmek mümkündür.
Bu bakış açısıyla, halihazırda sadece bir giriş/geçiş işlevi gören ve belli saatlerde öğrencilerin yoğun şekilde geçmek durumunda olduğu bu alan, neden bir sosyal kullanımın zenginleştiği bir alana dönüşmesin? Davutpaşa Kampüsü’nün A Girişi, öğrencilerin her gün rutin olarak hızlı geçmek ve kontrol edilmek zorunda olduğu bir nokta olmaktan çıkıp, neden sosyal (tanışma/iletişim/ortak üretim) bir mekâna dönüşmesin? Karşılaşmanın rastlantısallığı neden alanı sadece bir geçiş olmaktan çıkarmasın? Bu sorular, yarışmanın temel çıkış noktasını ve amacını da ortaya koymaktadır. Tanımlanan alanın potansiyelini ortaya çıkaracak, kullanımına ilişkin görüşlerini bildirecek en önemli ve ilk kişilerin de kullanıcılar/öğrenciler olması çok doğaldır. Farklı disiplinlerde eğitim gören ve farklı donanım, beceri ve ifade şekillerine sahip on bir fakülte ve meslek yüksekokulu öğrencilerinin, söz konusu alanın kullanımına ilişkin fikirler, öneriler, tasarımlar geliştirerek bunları kendilerini en rahat hissettikleri yöntemler ile ifade etmeleri ve paylaşmaları, bu yarışmanın ana amacını oluşturmaktadır. Bununla beraber yarışmanın; düşünme, üretme/tasarım sürecinde farklı disiplinlerden öğrencilerin bir araya gelerek oluşturduğu çalışma grupları ve deneyimledikleri süreçler vasıtasıyla, öğrenciler arasındaki sosyal ve iletişim kopukluğunun giderilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Zira ortak bir alana ilişkin, ortak bir düşünce geliştirme, beraber üretme ve oluşan farklı üretimleri paylaşma/tartışma, yüzeysel bir iletişimin ötesinde, derin ve kalıcı ilişkilerin kurulmasını sağlayacaktır. Bahsi geçen bu durum, eğitimin de önemli amaçlarından birini teşkil etmektedir.
Tüm bu değerlendirmeler bağlamında; kampüsün A Girişi ve yakın çevresi ile olan ilişkisine ait önerilerin, iki aşamalı bir yarışma aracılığıyla tartışılması hedeflenmiştir.